Amin Maalouf Türk Okurlarıyla Buluştu

Yazıcı-dostu sürüm

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali, dijital ortamda dünyanın önemli yazarlarından Amin Maalouf'u Türk okurlarıyla buluşturdu.

Kitapları 40’tan fazla dile çevrilen Lübnanlı yazar Amin Maalouf, bu yıl ilk kez dijital ortama taşınan İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali'nin (İTEF) açılışına katıldı. Zoom, Instagram ve Youtube üzerinden  15 Haziran Pazartesi tarihinde canlı yayınlanan festivalin açılış etkinliğinde dünyaca ünlü yazar Maalouf, yazar ve gazeteci Maya Jaggi moderatörlüğünde edebiyat severlere seslendi. Bu etkinliklerle beraber İTEF, simültane çeviri sunan sayılı edebiyat festivallerinden biri oldu. İngilizce gerçekleşen söyleşiyi Türkçe izlemek isteyenler Zoom üzerinden sunulan dil seçeneği ile çevirmen Züleyha Yılmaz’ın çevirisiyle programı takip etti.

Türkiye Avrupa Vakfı ve Kalem Kültür Derneği ortaklığında düzenlen festivalin açılış etkinliğine katılan 71 yaşındaki başarılı yazar, kendisi ve eserleriyle ilgili merak edilenleri anlattı.

Etkinlik, programın organizatörlerinden Kalem Kültür Derneği'nin yöneticisi Nermin Mollaoğlu’nun açılış konuşmasıyla başladı. Maya Jaggi, Lübnan asıllı Fransız yazar Maalouf’u tanıtırken Maalouf’un eserleriyle Arap ve İslam dünyasını Avrupa ile birleştirdiğini vurgulayarak bu söyleşisinde Maalouf’un son iki kitabı olan Doğu’dan Uzakta ve Uygarlıkların Batışı’na odaklanacağını belirtti. 

Türkiye’de Semerkant, Uygarlıkların Batışı, Doğunun Limanları, Arapların Gözünde Haçlı Seferleri ve Ölümcül Kimlikler gibi birçok eseriyle bilinen Amin Maalouf, festivale katıldığı için memnuniyetini ifade etti. Maalouf, "Türk okurlarla birlikte olmak benim için büyük bir onur. Özellikle de bu olağandışı durumda festival organize etmek inanılmaz bir şey. Tabii ki kitap festivallerine aşinayız. (KOVİD-19 sonrası) Belki de kitaplarla, festivallerle yeni tür ilişkilere biraz daha açık olmamız gerekiyor. Bu yeni sisteme uyum sağlamalıyız.” dedi.

‘PANDEMİNİN İYİ TARAFLARI DA VAR’

Jaggi söyleşiye Uygarlıkların Batışı’nı “Buzdağını gördüğü halde ilerlemeye devam eden insanlık gemisi için bir taziye” olarak tanımlayan Maalouf’a pandemi hakkındaki düşüncelerini sorarak başladı. 

Bu sürecin güzel tarafları olduğu kadar hayal kırıklığına uğratan taraflarının da olduğunu söyleyen Maalouf, “İyi taraflarından biri, örneğin San Fransisco'daki bir etkinliğe bulunduğunuz yerden, aynı gün davet edilmiş olsanız bile katılabiliyorsunuz. Normalde bu mümkün değildi. Ancak burada kaybolan bazı şeyler de var. İşte bu durum, KOVİD-19 sorununa bütüncül bakmamız gerektiğini gösteriyor. Ayrıca elbette hayatımızın her boyutunda değişiklikler olacak. Bunlara açık olmalıyız." diye konuştu.

'ZAMAN EN ÖNEMLİ SERMAYEMİZ'

Pandemi öncesi çok fazla seyahat edildiğine işaret eden yazar Maalouf, şunları kaydetti:

"Belki az seyahat ederek yapabileceğimiz şeyler vardır. Belki sanal seyahatlerin sunduğu fırsatları değerlendireceğiz. Kişisel olarak da benim gibi bir yazardan söz edersek, en önemli sermayemiz zamanımız. Ben de genellikle kendi zamanımı muhafaza etmeye çalışıyorum. Özellikle sanal ilişkiler, hiçbir yere gitmemizin gerekmemesi, hava ulaşımını kullanmamamız, benim kolay adapte olabileceğim bir şey."

FARKLILIĞA KUCAK AÇAN KAZANIR

"Birlikte var olmak yerine yok oluşlara şahit olduk. Doğu Akdeniz medeniyeti tüm dünyaya bir model olmalıydı. Oysa tam tersi oldu."

Maalouf, Uygarlıkların Batışı isimli eserinin ana temalarından biri olan Doğu Akdeniz tarihi hakkındaki düşüncelerini anlattı. Usta yazar, kendisinin bu coğrafyada bulunan Beyrut’ta büyüdüğüne dikkat çekerek, "Orada farklı toplulukların, kültürlerin birbiriyle güzel bir ilişkisi vardı. Muhteşemdi. Bugün dünyaya baktığınızda, oradaki bu durum eşsizdi. Bizim bunun üzerine bir şeyler inşa etmemiz, geliştirmemiz gerekirken bunun tam tersi oldu. Birlikte var olmak yerine yok oluşlara şahit olduk. Doğu Akdeniz medeniyeti tüm dünyaya bir model olmalıydı. Oysa tam tersi oldu." değerlendirmesinde bulundu.

"İspanya'da 15. yüzyılın sonunda Müslüman ve Yahudileri sürgün ettiler. Bu sürgün İspanyayı yoksullaştırdı. Bu olay İspanya'yı 300 yıl geriye götürdü."

Azınlıkların ve farklı kültürlerin bulundukları ülkelere kattığı değerin altını çizen Maalouf, "İspanya'da 15. yüzyılın sonunda Müslüman ve Yahudileri sürgün ettiler. Bu sürgün İspanyayı yoksullaştırdı. Orada kalsalardı, zenginlik ve ilerleme olacaktı. Fakat sürgün edildi. Çoğu, Osmanlı İmparatorluğu'na, Hollanda'ya veya başka ülkelere gitti. Burada kaybeden İspanya oldu. Bu olay, İspanya'yı 300 yıl geriye götürdü." dedi.

‘BÜYÜKANNEM ADANA DOĞUMLU’

Amin Maalouf, Osmanlı İmparatorluğu'nda farklı dil, din ve kültürlerin bir arada uyum içinde yaşadığını söyleyerek, ‘farklı dilleri konuşan insanların kendilerine ait bir devleti olmalı’ düşüncesinin dünyaya zarar verdiğini söyledi. Kendi hayat hikayesinin de birçok farklılığı barındırdığını ve büyük baba ve annelerinin Osmanlı İmparatorluğu’nda doğduğunu vurgulayan Maalouf şöyle konuştu: 

Farklı dillerden, kültürlerden bir araya gelen halklar, aynı uygarlıkta bir arada muhteşem yaşamış. Ancak 19. yüzyılda, 'Eğer insanlar aynı dili konuşuyorsa ayrı bir devleti olmalı, ayrı ırktansa o zaman ayrılmalı.' düşüncesi ortaya çıktı. Bu düşüncenin dünyayı böldüğünü düşünüyorum. Hatta bu fikrin, birçok toplumu dağıttığını, ezdiğini düşünüyorum.

Büyükannem, 19. yüzyılın son yıllarında Adana'da dünyaya gelmiş. Ben imparatorluklara nostaljik bir değer olarak bakıyorum. Tamamen bunu reddedemem. Benim nostaljik bir geçmişim var. Farklı dillerden, kültürlerden bir araya gelen halklar, aynı uygarlıkta bir arada muhteşem yaşamış. Ancak 19. yüzyılda, 'Eğer insanlar aynı dili konuşuyorsa ayrı bir devleti olmalı, ayrı ırktansa o zaman ayrılmalı.' düşüncesi ortaya çıktı. Bu düşüncenin dünyayı böldüğünü düşünüyorum. Hatta bu fikrin, birçok toplumu dağıttığını, ezdiğini düşünüyorum. Günümüzde insanlar ayrılıktan, bölünmeden keyif alıyor. Biri diğerinden daha farklıysa hemen ayrılma kararı veriyorlar. Acaba biz tekrar beraber yaşayıp birbirimize saygı duymayı öğrenir miyiz, bilmiyorum. Ancak günümüzde ters bir yöne gidiyoruz. Farklı gruplar arasındaki ilişki, kırıcı ve daha çok şiddete dayalı bir duruma geldi. Ne yazık ki bu akımın değişeceğini öngörmüyorum."

Bu konuda eski imparatorlukların geri dönebileceğini veya dönmesi gerektiğini isteyecek kadar naif olmasa da, arada yaşamak fikrinden öğrenecek çok şeyimiz olduğunu söyleyen Maalouf, örnek olarak Roma İmparatorluğu içinde yaşayan herkesin, dil, din, ırk gözetmeden Roma vatandaşı kabul edildiğini verdi. 

DOĞU’DAN UZAKTA’DA LÜBNAN İÇ SAVAŞININ İZLERİ VAR

Jagg’nin Maalouf’u 80’lerin başında kurgu yazmaya itenin ne olduğu sorusuna yönelik olarak Maalouf, kurgu aracılığıyla daha iyi anlatabildiği konular olduğunu düşündüğünü söyledi. Maalouf, kitaplarındaki mesajın da genellikle aynı olduğunu söyledi. Maalouf Doğu’dan Uzakta’da aslında hiç Lübnan kelimesi geçmese de Lübnan iç savaşı hakkındaki anılarının bu kitabın yazımı oldukça etkilediğini söyledi.

LÜBNAN ZOR ZAMANLAR GEÇİRİYOR

Söyleşinin sonuna doğru Jaggi Maalouf’a 17 Ekim 2019’da Lübnan’da başlayan sivil protestolar hakkındaki fikirlerini de sordu. Maalouf cevabında üzülerek Lübnan’ı ekonomik ve sosyal anlamda birçok zorluğun beklediğini düşündüğünü söyledi. 

‘DAHA İYİ BİR DÜNYAYI BULMA HAYALİMİZ OLMALI’

"Bugün gerçekleri hiç korkmadan söylemek zor çünkü zor zamanlardan geçiyoruz ama yazarlar olarak bizim korkmaya hakkımız yok. Bizim görevimiz, bu ümit unsurlarını bir araya getirmek. Ümidimizi kaybetmemeliyiz. Elbette ümitvarız."

Yazarların korkma lüksü olmadığını dile getiren Maalouf, gençlere ve çocuklara hitaben daha iyi bir dünya ümidini hiçbir zaman kaybedilmemesi gerektiğini şu sözlerle ifade etti:  "Bugün gerçekleri hiç korkmadan söylemek zor çünkü zor zamanlardan geçiyoruz ama yazarlar olarak bizim korkmaya hakkımız yok. Bizim görevimiz, bu ümit unsurlarını bir araya getirmek. Ümidimizi kaybetmemeliyiz. Elbette ümitvarız. Yaşadığımız bu zamanlar, dünyada neyin ters gittiğini keşfettiğimiz zamanlar. Bu deneyimden bir ders çıkarmalı, daha farklı düşünmeli, daha iyi bir dünyayı bulma hayalimiz olmalı, adaletsizlikleri, şiddeti giderebileceğimiz bir dünya hayalimiz olmalı. Ümitli olmalı. Yaşadıklarımızdan faydalanmalı, bunlar üzerinde düşünmeliyiz. Bu hem bizim neslin hem de bizden sonra gelen nesillerin vazifesi." 

"Günebakan Edebiyat" teması altında #itef2020ekranda etiketiyle başlayan etkinlik 19 Haziran'a kadar, yazarlar Alejandro Zambra, Yan Lianke, Jeff Moore, Vladimir Pistalo, Darren Simpson, Eva Meijer, David Nicholls'ın da yer aldığı 13 konuşmacıyı ağırlayacak.

Eylül ayında ise #itef2020sokakta ile Türk ve yabancı yazarlar İstanbul'un kültürel mekânlarında edebiyatseverlerle bir araya gelecek.

AMIN MAALOUF HAKKINDA

"Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri" kitabıyla tanınan Amin Maalouf, Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü'ne 1993'te layık görülmüştü. Kariyeri boyunca yazdığı kitaplar arasında ise şu eserler bulunuyor: Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri (1983), Afrikalı Leo (1986) Semerkant (1988), Işık Bahçeleri (1991) Beatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl (1992) Tanios Kayası (1993) Doğunun Limanları (1996) Ölümcül Kimlikler (1998), Yüzüncü Ad (2000), Uzaktan Aşk (2002), Yolların Başlangıcı (2004), Adriana Mater (2003), Çivisi Çıkmış Dünya (2009), Doğu'dan Uzakta (2012), Uygarlıkların Batışı (2019).

İTEF HAKKINDA

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali #itef2020ekranda, AB-Türkiye Kültürlerarası Diyalog Program desteğiyle "Birlikteki Çeşitlilik: Tuna Dalgalarında Kültürlerarası Diyalog" (Diversity in Unity: Intercultural Dialogue Through the Waves of Danube) projesi Sivil Toplum Diyaloğu Programı kapsamında İstanbul Macar Kültür Merkezi önderliğinde gerçekleşiyor.

AB-Türkiye Kültürlerarası Diyalog Programı da Yunus Emre Enstitüsü tarafından yürütülüyor ve Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti arasında sivil toplumun güçlenmesine yönelik mali iş birliği kapsamında ortak finanse ediliyor.

Program, Türkiye ve AB üyesi ülkeler arasında toplumların farklı kültürleri anlamasını sağlamak, toplumsal gelişmelerini farklı açılardan deneyimlemek üzere çeşitli kültürel etkinliklerin hazırlanmasını ve kurumlar arasında kalıcı diyaloğun kurulmasını sağlayacak platform olarak projelere destek oluyor.

 

 

Diğer Etkinlikler

Yunus Emre Enstitüsü ve Turkuvaz Medya Grubu bünyesinde bulunan Lacivert Dergi iş birliğinde dünyanın farklı...

Toronto Yunus Emre Enstitüsü tarafından Mehmet Akif Ersoy’u Anma Haftası kapsamında “Mehmet Akif, Şiir, Hafıza ve...

Bakü Yunus Emre Enstitüsünün girişimleriyle ve destekleriyle, Azerbaycan Millî İlimler Akademisi (AMİA) bünyesinde “...

İran’ın başkenti Tahran’da, Mevlâna Celaleddin-i Rumi’nin vefatının 750. yılı ve 2023 Mevlâna Yılı dolayısıyla Şebiarus...