“Bayramlar Bizi Birbirimize Bağlıyor”

Yazıcı-dostu sürüm

Yunus Emre Enstitüsünün Kurban Bayramına özel olarak gerçekleştirdiği program dünyanın dört bir yanına ulaştı. Türkçe’nin Sesi Radyosu’ndan Alper Tuna, Ayşe Yücel ve Mert Talat Dilekçioğlu’nun sunumuyla başlayan program tüm dünyadan gelen bayram tebrikleriyle başladı. Enstitü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş ise program dahilinde yaptığı söyleşide Türk mutfağının duayen ismi Osman Serim’i ağırladı. Kurban Bayramı geleneğinin konuşulduğu programda Osman Serim “Bayramlar bizi birbirimize bağlıyor” dedi. 

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş Esma Sultan Yalı’sında Türk mutfağının duayen isimlerinden Osman Serim’i bayramın birinci gününde ağırladı. Türkçe’nin Sesi Radyosu’ndan Alper Tuna, Ayşe Yücel ve Mert Talat Dilekçioğlu’nun sunumuyla başlayan program dünyanın her yanından gelen bayram mesajlarıyla başladı. Kurban Bayramı geleneği, bayram kahvaltısı, paylaşma kültürünün işlendiği programda Prof. Dr. Şeref Ateş ve Osman Serim insanlık mirası olan bayramlarda yaşanan gelenekleri anlattı. Yunus Emre Enstitüsünün Kurban Bayramına özel olarak gerçekleştirdiği programda bayramın sevinci ve Kurban Bayramının dostluk mesajı tüm dünyayla paylaşıldı. Enstitünün sosyal medya hesaplarında yayımlanan program binlerce kişi tarafından izlendi. 

Programda Yunus Emre Enstitülerinin Türkçe öğrenen kursiyerleri tarafından Barış Manço’nun “Bugün Bayram” isimli eseri seslendirildi. Programda ayrıca Alper Tuna’nın imzasını taşıyan “Bayram İyiliktir” isimli eserin video klibi yayımlandı. Programın ilerleyen zamanlarında neyzen Burcu Karadağ’ın hazırladığı müzik programında Türkçe şarkılar ve türküler Burcu Karadağ, Ozan Sarıboğa, Alafsar Rahimov, Sedat Solakoğlu, Serkan Halili tarafından seslendirildi.

“HAZIRLIKLARA AYLAR ÖNCESİNDEN BAŞLANIRDI”

Esma Sultan Yalısında bayram kahvaltısı eşliğinde yapılan özel sohbette, Prof. Dr. Ateş’in “Kurban Bayramı genellikle bir telaşla geçer, Kurban Bayramı telaşını nasıl değerlendirirsiniz.” sorusuna yönelik olarak Osman Serim eski kuşakların özlemle yad ettiği bayram geleneğini şöyle aktardı:
 
 “Şimdi de bir telaş söz konusu ama şimdi aylar öncesinden hazırlıklar söz konusuydu. Çocuklara yeni kıyafetler alınır. Alışveriş son ana bırakılmaz. O zamanlar kıyafet satan dükkânlar her yer de bulunmaz. O zamanlar belli yerler var. İstanbul’da Mahmutpaşa vesaire var. Kurban seçmeyi evin babası ya da dedesi yapar. O zamanlar kurbanlar evin önüne bağlanırdı. Hatta camın önündeki parmaklıklara bağlanırdı. Kurbanın seçilmesi birkaç gün öncesinden yapılır. Kurban kesilir, işte biz aile ve çocuklara kurbanın dağıtılması düşer. Ben ve kardeşim elimde yarım kiloluk, bir kiloluk etler ile dolaşırız, onların kime gideceği bellidir. Hatta bazen Kurban Bayramında yapılan bazı tatlılar da komşulara dağıtılır. Erkekler bayram namazına gider. Bayram namazına gitmeden çok az bir şey yenilebilir. Ama esas itibariyle hanımlar evde hazırlıklarını yaparlar. Namaz dönüşü kurban kesilir. Sonra buradaki gibi zengin bir kahvaltı sofrasına oturulur. Çok erken değildir saat. Saat 11’lere yaklaşmıştır. Namaz dönüşü kurban kesilir. Dolaysıyla bayram kahvaltısı öğlen yemeği ile sabah kahvaltısı arasında bir saattir. Zaten öğlen yemeği yenmez o gün. Kahvaltıya başladıktan sonra mutlaka bir kurban kavurması gelir.”

"BAYRAMLAR BİZİ BİRBİRİMİZE BAĞLAR"

Prof. Dr. Şeref Ateş Kurban Bayramı’nın bin yıllara dayanan geçmişine değinerek paylaşmanın bu bayramda oldukça öne çıktığına şöyle değindi: 

“Kurbanı kesmek kadar, başka insanlarla dağıtmak ve paylaşmak da çok önemli. Sonra da ikinci bir aşama, bayram sofrası. Kurban sofrası belki geleneğin en başlangıcında belki 5 bin yıl önce var. Hz. İbrahim için de denir: Hiçbir öğünü tek başına yemezmiş. Özellikle bayram sofrasının anlamı nedir, birlikte paylaşma anlamında?”

Osman Serim de bu soruya şöyle cevap verdi:

Kurbanı kesmek kadar,  başka insanlarla dağıtmak ve paylaşmak da çok önemli. Sonra da ikinci bir aşama, bayram sofrası. Kurban sofrası belki geleneğin en başlangıcında belki 5 bin yıl önce var. Hz. İbrahim için de denir: Hiçbir öğünü tek başına yemezmiş.

“Bayramların bizi birbirine bağlama özelliği var. Bu nereden kaynaklanıyor. Büyükleri ziyaret kültürü hala çok köklü ve halen devam eden bir gelenektir. Ama yiyecek ve içecek etrafında bir araya gelmeyi tercih ederiz. Çocuklar anne babalarını ziyaret ederken, onların en sevdiği yemekler yapılır.”

Damak tadının çocuklukta edinildiğini hatırlatan Şeref Ateş ise damak tadının duygularla olan ilişkisine değindi: “Biz kendi çocukluğumuzda aldığımız bir tadı seneler sonra bile hatırlayabiliyoruz. Damaktaki o tadı hatırlamak… O yüzden ağız tadı denir bizim kültürümüzde, ağız tadınız eksilmesin. Sadece yemeğin inceliği kalitesi değil, aynı zamanda size hissettirdikleriyle ilgili.”

Prof. Dr. Şeref Ateş: Biz kendi çocukluğumuzda aldığımız bir tadı seneler sonra bile hatırlayabiliyoruz. Damaktaki o tadı hatırlamak… O yüzden ağız tadı denir bizim kültürümüzde, ağız tadınız eksilmesin. Sadece yemeğin inceliği kalitesi değil, aynı zamanda size hissettirdikleriyle ilgili.

Bayramın birleştiriciliğinin yanında damak tadına da hitap ettiğini belirten Osman Serim, “Yapılan bilimsel araştırmalara göre anne karnında başlayan ve 6 yaşına kadar geçen süreçte insan ne yerse lezzet algısı o oluyor.” dedi.

"GÖÇ MUTFAĞI"

Prof. Dr. Şeref Ateş’in Türk mutfağının üzerinde göçmen kültürünün etkisi olup olmadığıma dair sorusuna Osman Serim şöyle cevap verdi:
 

Osman Serim: Türk mutfağının bir özelliği var. Yemek türü de değişiyor. Yaklaşık 7-8 bin kilometrelik ve  700’lü yılarında başlayan aşağı yukarı bin 300-bin 400 sene süren başka bir göç mutfağı ben tanımıyorum.

“Türk mutfağının bir özelliği var. Yemek türü de değişiyor. Yaklaşık 7-8 bin kilometrelik ve  700’lü yılarında başlayan aşağı yukarı bin 300-bin 400 sene süren başka bir göç mutfağı ben tanımıyorum. Osmanlı İmparatorluğu yaklaşık 600 sene yaşamış. Burada var olan başka bir imparatorluğun mirasını devralmışız. İstanbul’un o anlamda başka hiçbir şehre nasip olmayan bir özelliği vardır. İki değişik imparatorluğa başkentlik yapmış dünyanın tek şehri. Böyle bir şey yok dünyada. Osmanlı’da iki kez yemek yeniyor. Sabah bir tanesi saat 10.00, 10.30 -11.00 arası yenen bir yemek var. Akşam hava kararmadan yiyorlar."

Osman Serim kahvaltının, kahve ve altı sözcüklerinden türediğine dikkat çekerek kahvaltının, kahve öncesi yenen yemek olduğuna ve Türk kahvaltısının dünyanın en zengin kahvaltısı olarak bilindiğine dikkat çekti.

"BAYRAM İYİLİKTİR"

Prof. Dr. Şeref Ateş de “Öğünsüz aş, ya karın ağrıtır ya baş” sözüyle Türk yemek kültüründe iki öğün yeme ilkesinin sağlıkla bağdaştırıldığının altını çizdi. Prof. Dr. Ateş’in yemeği pişiren kişinin içinde bulunduğu ruh halinin yemeği etkileyip etkilemeyeceğine dair sorusunu ise Osman Serim şöyle cevapladı: “Annelerin anneannelerin çocukların sevdiği yiyecekleri yaparak onları mutlu etmesinin bir ödül vermek gibi." 

Programda "Bayram İyiliktir" isimli eserin video klibi yayımlandı. Eserin sahibi Alper Tuna şarkının yaratım sürecine dair şöyle konuştu:

“Yunus’un felsefesinden yola çıkan Enstitümüzün faaliyetleri ve dünyanın birçok bölgesine ulaşan ve iyiliği yaygınlaştırmaya çalışan insanı yönümüzü düşündüm. Ve bu düşünceler içerisinde gönül dostlarımıza bugünün anısına bir hatıra bırakmak istedim. Bu vesileyle iki gün boyunca müzisyen dostlarımızla stüdyoya kapandık ve şu an takdirlerinize sunacağımız bir eser ortaya çıktı.” dedi. 

YUNUS EMRE'DEN AŞIK VEYSEL'E EVRENSEL NAMELER

Burcu Karadağ ve farklı müzisyenler Kurban Bayramı için farklı enstrümanlarla evrensel nameleri seslendirdi. Karadağ’ın hazırladığı müzik repertuvarında, Yunus Emre’nin “Gel Gör beni Aşk Neyledi”, “Sordum Sarı Çiçeğe” isimli ilahileri ile ünlü halk ozanı Aşık Veysel’in "Allı Turnam" isimli türküsü; Azeri şarkısı "Hamidan Gözel Menem"; "Çadırımın Üstüne Şıp Dedi Damladı" adlı şarkı ve "Çayelinden Öteye" isimli Karadeniz türküsü yer aldı. Eserler piyanist Ozan Sarıboğa, balaban sanatçısı Alafsar Rahimov, dombra sanatçısı Sedat Solakoğlu  tarafından seslendirildi. Kanun sanatçısı Serkan Halili ise Vokal Konçerto isimli eseri icra etti.