Kültürlerarası Diyalog Dijital Eğitimleri Başladı

Yazıcı-dostu sürüm

Yunus Emre Enstitüsü, AB-Türkiye Kültürlerarası Diyalog Programı kapsamında, Kültürlerarası Diyalog Dijital Eğitimleri'ni başlattı. Daha önce pilot olarak gerçekleştirilen eğitim, Enstitünün dünyanın farklı bölgelerindeki 400'den fazla personeline ulaşacak. 

AB-Türkiye Kültürlerarası Diyalog Programı ile hayata geçirilen bir dizi kültür projesinin yanında Yunus Emre Enstitüsünün farklı alanlarda farklı becerilerini güçlendirmesine destek olan faaliyetler de devam ediyor. Bu amaçla öncelikle Yunus Emre Enstitüsü Ankara merkezi ve Avrupa’daki temsilciklerine yönelik Kültürlerarası Diyalog Dijital Eğitimleri başladı.

Öncelerde pilot olarak gerçekleştirilecek eğitimler daha sonra 2021 yılında çevrim içi olarak dünyanın farklı bölgelerindeki Enstitü merkezlerinin 400’den fazla personeline ulaşacak.

Eğitimlerin odağında işbirlikçi proje geliştirme ve yönetme; kaynak yaratma, iletişim; izleme ve değerlendirme konuları yer alıyor. Öte yandan, Türkiye’nin farklı ülkelerde kültürel diplomasi rolünü üstlenen personelinin Kültürlerarası Diyalog çalışmalarının odağına taşımasına yardımcı olacak bilgi ve yetkinliklerinin güçlendirilmesi de eğitimin bir diğer odağını oluşturuyor. Eğitime katılan Enstitü personeli aynı zamanda kültürlerarası diyalog proje önerileri geliştirme ve bu projeleri daha fazla kitlelere ulaştıracak iletişim stratejileri geliştirme fırsatı da yakalıyor olacak.

Kültürlerarası Diyalog Dijital Eğitimleri’nin ilkinde söz olan Strateji Geliştirme ve Kurumsal İletişim Müdürü Bülent Üçpunar, bu eğitim serisinin ilkini yüzyüze olarak Ankara’da yaptıklarını ancak salgın dönemi sonrasında dijital platformda devam ettiklerini dile getirdik.

“AYRILIKTAN ÇOK BİRLİĞE İHTİYACIMIZ VAR”

Yunus Emre Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş eğitim faaliyetinin açılış konuşmasında şunları söyledi:

“Zor bir dönemden geçiyoruz. Bu zor dönemde özellikle son iki yıldır ciddiyetle takip ettiğimiz bir projeyi ben önemsiyorum. Çünkü bu salgının da bize gösterdiği birlik düşüncesi. Birliği sağlayan, içinde birlik barındıran, içinde birlemeyi gerektiren her türlü oluşum insanlık yararınadır. Onun için de Avrupa Birliği’nin bir yandan paydaşı olmak bir yandan da proje yürütmek onun için çok kıymetli. Özellikle de kültürler arası iletişim ve diyalog çok kıymetli. Bu dönemde anladık ki istediğimiz kadar farklı kültürlere sahip olalım, hepimizin ortak sorunları var. Ayrılıktan çok birliğe ihtiyacımız var.”

“SEVGİYİ AKTİF HALE GETİRMEK İÇİN KURUMLARA İHTİYAÇ VAR”

Enstitünün yaptığı kültür sanat faaliyetlerinde temel amacının insanı güzelleştiren ya da insanı iyilik yapmaya sevk eden davranışlar olduğunu belirten Prof. Dr. Şeref Ateş konuşmasına şöyle devam etti:

Prof. Dr. Şeref Ateş: Zaman zaman kriz dönemlerinde farklı sesler çıksa da dünya kamuoyunda, kültür insanlarının hep aktif bir şekilde barışın sürekli olması gerektiğini önceleyen bir düşünceye sahip olması lazım.

“Zaman zaman kriz dönemlerinde farklı sesler çıksa da dünya kamuoyunda, kültür insanlarının hep aktif bir şekilde barışın sürekli olması gerektiğini önceleyen bir düşünceye sahip olması lazım. İşte birlik düşüncesi bu. Bize göre Müslümanlar açısından ilahi irade bütün tabiatta, insanda, kültürlerde aynı tekliği gösteriyor. Onun için de biz bu tekliğe ulaşmak için “Yaradılmışı yaradandan ötürü severiz.” Peki bu sevgi nasıl aktif hâle gelecek. Orada da yapılara ve kurumlara ihtiyaç var. Birlikte çalışma kültürüne ihtiyaç var. Bugün bir arada olmamız da bunu gösteriyor. Yani farklı ülkelerdeki, farklı pozisyonlardaki arkadaşlar bir araya geliyoruz. Birlikte iş yapma becerimizi geliştiriyoruz ve farklı kültürlerden ve dillerden insanlarla çalışıyoruz. O nedenle bu proje çok kıymetli, bu açıdan da bakmanız gerekiyor. Özellikle Yunus Emre çalışanlarına tavsiyem sadece bir iş olarak değil, aynı zamanda insanın yaratılıştaki birliği görmesi açısından da bu çalışma çok kıymetli.”

YAPTIĞINIZ İŞE ANLAM KATARSANIZ GÖNÜL KAPILARI AÇILIR

Projede yer alan “kültürler arası diyalog, proje yönetimi, yönetişim ve ağ oluşturma” gibi konuların sıradan bir iş kalemi gibi görünmemesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Ateş konuşmasına şöyle devam etti:

“Yaptığınız işe farklı bir anlam kattığınızda o zaman size kültür de kapılarını açar, dil de kapılarını açar. O zaman işte bizim söylediğimiz gönül dediğimiz kalp de kapılarını açar. Dünyanın her tarafında Avrupa Birliği çerçevesinde çok geniş bu coğrafyada tacizler, tahrikler varken biz bir araya geliyoruz, birlikte proje yapalım bu projeleri birlikte geliştirelim ve birlikte yönetelim diyoruz. İyi ve güzeli gösterelim kültür ve sanat vasıtasıyla. Onun için iletişimi nasıl oluşturabiliriz, diyaloğu nasıl geliştirebiliriz. Karşılıklı anlayışı nasıl geliştirebiliriz. Tekniğin ötesinde bu derin manayı bu toplantılar sağlayacaktır.”

BU ZOR DÖNEME RAĞMEN FAALİYETLERİMİZ ARTTI

He ne kadar salgın döneminde bazı zorluklar yaşansa da birçok kazanımların olduğunu vurgulayan Bülent Üçpunar bu kazanımlardan şöyle bahsetti:

“Koronanın Enstitümüze kazandırdığı en önemli şeylerden bir tanesi, Enstitümüzün her alandaki faaliyetlerini artırması oldu. Türkçe alanında daha önce dijital sınıflarımız yoktu, uzaktan dijital eğitimlerimiz vardı. Artık kültür merkezlerimizin de olmadığı birçok ülkede artık dijital kurslarımız var. Orada on binlerce Türkçe öğreniyor. Bu platformda edindiğimiz tecrübe artık hizmet içi eğitim programlarımızı, dışarıya yönelik eğitimlerimizi bir sınıf bakış açısı içerisinde verme imkânı tanıdı.”

Projeye destek veren Simon Forester ise şöyle konuştu:

“Eğitim kursu Kültürlerarası Diyalog Programının bir parçası, Avrupa Birliği ile eş finansmanlı olarak yürütülüyor. Eğitim platformu çalışanların kendi kendilerine öğrenebilecekleri şekilde tasarlandı. Eğitim kursu doğrudan Yunus Emre Enstitüsü çalışanları için planladık. Çok etkileşimli bir eğitim kursu planladık. Eğitim platformuna yüklenen birçok video, makale ve ileri öğrenme içerikler var. Buna 20’den fazla eğitim uzmanı katkı sağladı.”

DİYALOG KANALLARINA ODAKLANILMALI

University of London Goldsmith College’da kültür politikalar, ilişkiler ve diplomasi konusunda master programının direktörü Dr. Carla Figueira, kültürel diplomasi ve kültürlerarası diyalog arasındaki ilişkiyi irdeledi.  Dr. Figueira, kültürler arası diyaloğa odaklanmanın çok önemli olduğunu ve bir yaklaşım meselesi olduğunu söyledi. Kültürlerarası diyalogda asıl bahsedilenin ülkeler, kültürler ve insanlar arası ilişkiler olduğunu dile getiren Dr. Figueira amacın kültürel çoğulculuğu korumak olduğunu da belirtti. Dr. Figueira konuşmasına şöyle devam etti:

“Kültürel diplomasiyi ülkelerin birbiriyle etkileşime girme yöntemi olarak görürsek, kültürlerarası diyalog yaklaşımız varsa, biz burada ilişkimizi geliştirme ve devam ettirmeye odaklanırız. Dolaysıyla diyalog kanallarını hem insanlar hem de gruplar arasında oluşturmak, tamir etmek ve devam ettirmek gerekir.”

BU DÖNEM ASLINDA BÜYÜK BİR FIRSAT

Kültürel diplomasinin çok farklı bir dünyada işlediğine dikkat çeken Dr. Figueira, birbirine çok fazla bağlı olan çok farklı gücün birbiriyle etkileşimde olduğu daha dijital bir dünyada olduğumuzu vurguladı. Dr. Figueira, “Bülent Bey’in de vurguladığı gibi KOVİD-19 virüsü Yunus Emre Enstitüsünü dijital dünyada daha aktif olmaya zorladı. Yunus Emre Enstitüsü online bazı konferanslara ev sahipliği yaptı. Bu şekilde çok daha büyük bir alana erişebilirsiniz ve bence bu da önemli bir fırsattır diye düşünüyorum. Her ne kadar zorlayıcı bir dönemden geçiyor olsak da ve herkes için farklı şekilde zor olsa da bu aynı zamanda bir fırsat. Bazı şeyleri farklı bir şekilde yapmak ve aynı zamanda çok daha fazla kişiye ulaşmak için bir fırsat.”

Dr. Figueira, kültürel diplomasiyi etkileyen yaşadığımız bu zor dönemin aslında devlet dışı kurumların, kültür ve sanat enstitüleri ve hatta bireylerin doğrudan yurt dışındaki benzer kurumlarla etkileşime girmesinin önemini ortaya çıkardığını belirtti. Devlet kurumlarının artık daha fazla kolaylaştırıcı olarak ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Dr. Figueira, kültürel diplomasinin öncelikle kültürel bir politikaya ihtiyaç duyduğunu ve farklı ülkelerin farklı kültürel diplomasi yöntemlerine ihtiyaç duyduğunu söyledi.