Osmanlı İmparatorluğu'nda Ulema

Yazıcı-dostu sürüm

Washington Yunus Emre Enstitüsü, "Osmanlı İmparatorluğu'nun İnsanları" program serisinin dördüncü bölümüne, Harvard Üniversitesinde görev yapan Dr. Khalid El-Rouayheb’i davet etti. Dr. Cengiz Şişman moderatörlüğündeki programde Dr. El-Rouayheb, Osmanlı İmparatorluğu’nda ulema sınıfının bilim, toplumsal ve dini yaşamdaki yerini anlattı.

 

Washington Yunus Emre Enstitüsünün düzenlediği Osmanlı İmparatorluğunun İnsanları program serisinin dördüncü bölümü, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Ulema" başlığı altında düzenlendi. 23 Mart 2021 tarihinde yapılan program Dr. Cengiz Şişman moderatörlüğünde Harvard Üniversitesinde Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümünde görev yapmakta olan uzman tarihçi Dr. Khalid El-Rouayheb’in katılımıyla gerçekleşti.

Dr. El-Rouayheb, Osmanlı uleması hakkındaki bazı yanlış kanıları yıkmak için yapılan son araştırmalar hakkında bilgi verdi.

Genellikle din bilginleri olan, ancak İslami çalışmalar, dilbilgisi ve mantık konusunda eğitim almış oldukça eğitimli bir akademisyen ve hukuk uzmanları grubu olan ulema hakkında önemli ayrıntılar paylaştı. Ulemanın öncelikle peygamberlerin varisi olarak düşünüldüğünü belirten Dr. El- Rouayheb, uzmanlıklarının genel kanının aksine dini ilimlerle sınırlı olmadığını söyledi.

Dr. El- Rouayheb, medreselerde yetişen alimlerin hangi disiplinler ile yetiştiği hangi kitapları okuyarak bilgi birikimini edindiği gibi kriterlerin önemli olduğunu söyledi. Dr. El Rouayheb sufizmin medrese dışında olsa da ulemanın tasavvuf geleneğinden de beslendiğini söyledi.

Ünlü tarihçi, ulemanın Osmanlı’nın kadılarının yetiştiği medreselerde eğitim gördüğünden bahsetti. Dr. El- Rouayheb, medreselerde yetişen alimlerin hangi disiplinler ile yetiştiği, hangi kitapları okuyarak bilgi birikimlerini edindiği gibi bilgilerin önemli olduğunu söyledi. Dr. El Rouayheb sufizm medrese dışında olsa da ulemanın tasavvuf geleneğinden de beslendiğini söyledi.

HUKUK ALİMLERİ VE HAKİMLER OLARAK HİZMET VERDİLER

Daha prestijli medreseler şehir merkezlerine taşındıkça eğitim genellikle şehirlerde daha yoğun hale geldi. Üç veya daha fazla dilde kolaylıkla konuşabilen çok yönlü bilge kişiler olmaları bekleniyordu. Zamanla ulema, Osmanlı devletine hukuk âlimleri ve hakimler olarak hizmet etmeye başladı.

DOĞA VE FELSEFE BİLİMLERİ DE ÇALIŞIYORLARDI

Dr. El-Rouayheb ulemanın medresede çeşitli doğa ve felsefi bilimler çalıştığını söyledi. El-Rouayheb tıp ve simya gibi ilimlerin medrese dışında öğretildiğini belirtti.

ULEMA YETİŞTİĞİ COĞRAFYANIN İLİM GELENEĞİNE SAHİPTİ

Alimlerin eğitimlerinin imparatorluğun temel alanları dışında standartlaştırılmadığını belirten Dr. El-Rouayheb, bu nedenle ulemanın bir üyesinin kendi bölgesine göre farklı bir eğitim geçmişine sahip olabileceğini söyledi. Ulemanın Osmanlı coğrafyasının tümünde var olduğunu kaydeden Dr. El-Rouayheb, ulemanın bütüncül bir yapı oluşturmadığını ve Cezayir'den Kuzey Hindistan'a kadar uzanan yerel geleneklere dayanan çeşitli görüşlere sahip olduğunu ifade etti. Bu duruma örnek olarak İstanbul’daki ve Mısır’daki ulemanın farklı müfredatlara göre yetiştiğine belirten Dr. El-Rouayheb, Mısır’da Memluk’lardan miras alınan bir ilim geleneği olduğunu ve farklılıkların bu tür geleneklerden kaynaklandığını dile getirdi.

REFORMLARA DİRENİŞ ULEMADAN ÇOK ASKERİ SINIFTAN KAYNAKLANIYORDU

Dr. El-Rouayheb, ulemanın ilk başta Batı’dan gelen bilme karşı şüpheci olduğu, ancak Osmanlı sultanlarının çok defa birçok askeri alanda yapılacak reformlar için ulemadan olumu yönde fetva aldığını söyledi. Ulemanın bu tür reformlara tamamen zıt olduğunun doğru olmadığını söyleyen Dr. El-Rouayheb, reformlara olan direnişin çok defa ulema sınıfından değil, askeri sınıftan özellikle Yeniçeri sınıfından geldiğinin altını çizdi.

Cengiz Şişman’ın ulemanın modern bilimlere olan yaklaşımının nasıl olduğuna dair sorusuna karşılık Dr. El-Rouayheb, ulemanın ilk başta Batı’dan gelen bilme karşı şüpheci olduğunu ancak Osmanlı sultanlarının çok defa askeri alanda yapılacak birçok reform için ulemadan olumu yönde fetva aldığını söyledi. Ulemanın bu tür reformlara tamamen zıt olduğunun doğru olmadığını dile getiren Dr. El-Rouayheb, reformlara olan direnişin çok defa ulema sınıfından değil, askeri sınıftan özellikle Yeniçeri sınıfından geldiğinin altını çizdi. Dr. El-Rouayheb şeyhülislamların sultanların yapmak istediği reformlara karşı olanlarla aynı safta yer aldığı zamanlar olduğunu ancak bu durumun süreklilik arz etmediğini söyledi. Dr. El-Rouayheb ulemanın, Osmanlı toplumunda yaratıcılığı öldüren gericiler olarak tanınmalarına rağmen kendi başlarına yenilikçi olduğunu belirtti.

BİREY VE DEVLET ARASINDA ARABULUCU

Katılımcıların ulemanın sosyal hayattaki yerine ilişkin sorulara Dr. El-Rouayheb şu şekilde cevap verdi:

“Toplumsal politikaların oluşturulması sürecinde ulemanın fikirleri her zaman dikkate alınmıştır. Buna ek olarak toplumu bir grubu veya üyesi ile devlet arasında yaşanan herhangi bir anlaşmazlık veya hoşnutsuzluk durumlarında ulema arabulucu olarak hareket etmiştir, bu nedenle sosyal hayattaki rolleri her zaman kritik olmuştur.”

Ulemanın Avrupa’daki gelişmeleri ve akademik hayatı özenle takip ettiğini belirten Dr. El-Rouayheb zaman zaman Osmanlı toplumunda yer alan Hıristiyan akademisyenlerin ulemaya çevirmenlik hizmeti verdiklerini açıkladı.

 

 

Diğer Etkinlikler

Kazakistan'ın başkenti Astana'da "Kazak Bozkırlarında Oğuzların Tarihi Mirası" konulu fotoğraf sergisi sanatseverlerle...

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal...

Avusturya’nın başkenti Viyana’da Türkiye’nin Viyana Başkonsolosluğu ve Viyana Yunus Emre Enstitüsünün...

Lefkoşa'daki Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından hazırlanan "Bizden İçeri Kıbrıs" belgeselinin...