Prof. Dr. Ateş 24 TV'de konuştu: Truva atı ortaya çıktı

Yazıcı-dostu sürüm

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, 24 TV'de Ersoy Dede'nin canlı yayın konuğu oldu. 15 Temmuz işgal girişimini "büyük şer" olarak nitelendiren Başkan Ateş, hayır kısmını ise "Truva atının ortaya çıkması" şeklinde açıkladı.

Dünyanın farklı yerlerinde Türklerin FETÖ'nün büyük tezviratlarıyla karşılaştığını söyleyen Ersoy Dede, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş'e FETÖ'nün yürüttüğü tezvirat çalışmalarını ve bu çalışmalara karşı Enstitünün neler yaptığını sordu. Yunus Emre Enstitüsünün dünya genelinde 45 merkezinin olduğunu, üniversiteler bünyesinde 80'in üzerinde irtibat noktasının bulunduğunu, ayrıca çeşitli projeler vasıtasıyla hemen hemen dünyanın her tarafına ulaşıldığını hatırlatan Başkan Prof. Dr. Şeref Ateş, "Çeşitli projeler vasıtasıyla dünyanın bir çok ülkesinde, bulunmadığımız ülkelerde dahi varız. FETÖ ile bağlantılı olarak baktığımızda, özellikle de bazı ülkelerde Türkiye'nin adının kullanıldığını görüyoruz. Biraz önce Sayın Cumhurbaşkanımızın valilerle yaptığı toplantıda ifade ettiği gibi, Türkiye ve Türk ismi kullanılıyor. Bu terör örgütü, birçok ülkede, yaptıkları faaliyetleri Türkiye Cumhuriyeti devleti adına yaptıklarını iddia ediyorlar. Çoğu zaman bu resmî makamlar tarafından da bize ifade ediliyor. Burada temel sorun Türk isminin, Türk algısının kullanılmaması gerektiği." şeklinde konuştu.

 

Prof. Dr. Şeref Ateş bir örnekle sözüne şu şekilde devam etti:

 

"Bu noktada bir mukayese yapmakta yarar var. 15 Temmuz çok büyük bir şer ama aynı zamanda bir Truva atının ortaya çıkması söz konusu. Hatırlarsanız 2003'te Saddam'ın ordusu çok güçlüydü. Ve Saddam'ın özellikle ABD'ye karşı mücadelesi, daha önceden İran'a karşı yaptığı mücadele yıllarca devam ettiği halde Amerika'ya karşı Saddam ordusunun hiç direnç göstermeden teslim olması bunun en güzel örneği. Daha sonraki araştırmalar gösterdi ki aslında temelde o dönemde Saddam'ın ordusuna yani Irak ordusuna iki şey vaat edilmişti. Birincisi Amerika'ya karşı savaşmadığınız takdirde ABD'de sizin ve ailenizin oturma müsaadesi olacak, green kartlar alacaksınız ve kimse ömür boyu size dokunmayacak. İkincisi ise dini argüman idi. Amerika İslam coğrafyasında güçlü olacak, dolayısıyla bunlar ehli kitap ve Amerika'ya karşı savaşmamak gerekiyordu.

Şimdi aynı şekilde bu grupla ilgili şöyle bir şey var. Biz son olarak Amerika’da Enstitü açtık ve sorunlarımızla ilgili doğal olarak Amerika ile ikili görüşmeler yapıyoruz ama zorluklarla karşılaşıyoruz. Oysa aynı ülkede 5 binden fazla FETÖ'cü öğretmen oturma müsaadesi alıyor. Son dönemde Avrupa'ya girişlerde, aynı şekilde Almanya'da, Fransa'da, Hollanda'da kısaca birçok Avrupa ülkesinde Yunus Emre Enstitüsü faaliyetleri iptal ediliyor, çeşitli gerekçelerle vizelerde sorunlar yaşatılıyor. Oysa ki FETÖ'nün bu ülkelere girişlerinde bir sorun yaşamadıklarını, herhangi bir sorunla karşılaşmadan direk giriş-çıkış yapabildiklerini ve oralarda rahatlıkla faaliyet yaptığını görüyoruz. Biz Yunus Emre Enstitüsü olarak bunları görünce, ne kadar anlatsak da ta işin başından beri onların ajandasının ve gündeminin belli olduğunu görüyoruz. Biz yine kendimizi ifade etmeye devam ediyoruz. Halkın 15 Temmuz'da gösterdiği bu direnci, halkın millî duruşunu ve aynı zamanda dünya milletlerine de büyük bir örnek teşkil ettiğini her zaman anlatıyoruz. İslam coğrafyasında ise 15'inden sonra sinerjinin pozitif arttığını görüyoruz."

 

FETÖ'CÜLER BU ÜLKELERDE RAHAT HAREKET EDİYOR

 

Türkiye'de 50 bin kişinin kamudan uzaklaştırıldığını ve bunun çok ciddi bir rakam olduğunu söyleyen Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Ateş, "Zikrettiğimiz bu rakam, başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, bu Truva atının ne kadar organize olduğunun, birçok kurumu ele geçirdiğinin büyük bir kanıtı. Ancak bunların daha fazlası, rahat hareket alanlarının olduğu ülkelere kaçtı. Az önce verdiğimiz örnekte olduğu gibi sadece Amerika 5 binden fazla FETÖ'cü öğretmene vize ve oturma müsaadesi vererek kapılarını açtı." dedi. FETÖ'cüler Amerika'da bu kadar rahat hareket ederken resmî görevliler olarak Enstitünün çok ciddi sorunlar yaşadığını ifade eden Prof. Ateş, "Sadece ABD'de değil Avrupa'da birçok ülkede. En son görüştüğümüz Bosna-Hersek'te, Arnavutluk'ta, Pakistan'da hatta hemen sınırımızda Irak'ta ve başka ülkelerde de bunlar hâlâ gücünü muhafaza ediyor ve okulları faaliyetlerine devam ediyor. Ama biz de Yunus Emre Enstitüsü olarak bu ilk sarsıntıyı atlattıktan hemen sonra yoğun bir kampanya ile doğru ve haklı gerekçelerimizi anlatmak için muhtelif yollara başvurduk. İnşallah yakın zamanda Maarif Vakfının faaliyetleriyle birlikte bunlar çok kısa sürede devredilecek ve gerçekten de Türk adını sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî kuruluşları ve ona bağlı kamu kuruluşlarının ya da kamu vakıflarının kullanabileceği anlatılacak. Bu mücadelenin devlet eliyle yapılması gerektiği konusunda bize Saraybosna'dan, Afganistan'dan, Pakistan'dan, birçok ülkeden aylardır talepler geliyordu. Maarif Vakfı artık kuruldu. Özellikle okulların devredilmesi gerekiyor. Geçtiğimiz gün Başbakan Yardımcısı sayın Veysi Kaynak Beyefendi ile Macaristan'daydık. Orada da FETÖ okulları var. Türkler çocuklarını FETÖ'nün okullarından alıyorlar fakat gönderebilecek yeni bir alternatif arıyorlar. Onun için hızlı bir şekilde bu alternatifler kurulacak." dedi.

 

ÜLKELERİN FETÖ OKULLARINA YAKLAŞIMLARI

 

FETÖ'nün yurt dışındaki okulları ile ilgili her ülkenin farklı yaklaşımı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Ateş, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

 

"Mesela Azerbaycan önceden bu okullara el koydu, FETÖ'cü öğretmenlerin görevlerine son verdi, okulları kendi uhdesine aldı, kendisi yönetiyor. Yani okullar eğitim faaliyetlerine devam ediyor fakat Azerbaycan hükümeti kendi imkânlarıyla bu okulları sürdürüyor. Mesela Bosna-Hersek'te ve Pakistan'da okullar devam ediyor. Okullara giden binlerce o ülkelerden öğrenciler var. Onların teklifi de FETÖ okullarının alternatifinin kurulması. Ama Avrupa ülkelerinde ve ABD'de böyle değil. O ülkelerde, kendi yasalarına göre kurulmuş sivil vakıflar ve dernekler tarafından yönetilen okulların devredilmesi söz konusu değil. Ancak Türkiye'nin argümanlarıyla o ülkelerde FETÖ okullarının alternatiflerini kurduğunuz takdirde orada yaşayan ve Türkiye'yi seven insanlar çocuklarını tabii ki bu okullara kaydettireceklerdir. Onun için de Maarif Vakfının faaliyetleri çok önemli. Fakat Maarif Vakfı alanda aktif oluncaya kadar biz Yunus Emre Enstitüsü olarak sadece yabancılara Türkçe ve Türk kültürü programları düzenlemiyoruz, aynı zamanda kendi vatandaşlarımıza ya da yurt dışında STK olarak adlandırdığımız farklı ülkelerdeki Türk insanlarına, onların çocuklarına Türkçe dersleri, kültür-sanat faaliyetleri ve muhtelif projeler gerçekleştiriyoruz. Bu sayede de Türkiye ile ve Türkçe ile olan irtibatlarını devam ettirmelerini mümkün kılıyoruz. Tabii ki Maarif Vakfı alanda daha aktif bir şekilde rol aldığında, bu yapının (FETÖ-PDY) Türkiye aleyhinde daha fazla faaliyet yapmasının da önüne geçilmiş olacak. Ama ne yazık ki, tıpkı PKK'da olduğu gibi, özellikle Batı Avrupa ülkelerinde FETÖ'cü grupların önü açılıyor hatta teşvik ediliyor ve sesleri yükseltiliyor. Ve bizim sesimiz medyada olsun başka platformlarda olsun sürekli kısılıyor. Buna rağmen biz vazgeçmiyoruz. Orada kurduğumuz kültür merkezleri, yayınlar, dergiler vasıtasıyla biz Türkiye'nin argümanlarını tekrar tekrar bütün dünyaya anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Çünkü haklıyız. Haklı olduğumuz aşikâr."

 

BALKANLARDA FETÖ'YE İTİBAR EDİLMİYOR

 

FETÖ'nün bir terör örgütü olduğunu, 2014'ten itibaren de MGK kararlarıyla bu tescil edildiğini belirten Şeref Ateş, özellikle Batı Avrupa'da ve Amerika'da böyle bir uygulamanın bulunmadığının altını çizerek, "Dolayısıyla serbest bir şekilde her yerde karşımıza çıkıyorlar ve her yerde bizleri karalıyorlar. Sadece YEE aleyhine değil, Türkiye'den giden birçok kuruluş aleyhine bu karalama kampanyaları yürütülüyor. Birçok kuruluşumuz, ajanslarımız; TİKA olsun, YTB olsun, YEE olsun, hep bu karalamalarla karşılaşıyorlar ve biz daha aktif olmadan faaliyetlerimizi geçersiz kılacak argümanları, dezenformasyonu ve yalan bilgilendirmeleri yapıyorlar. Belçika'da, Almanya'da, Fransa'da, Amerika'da bunları yapıyorlar ama bize daha yakın olan, özellikle bazı Balkan ülkelerinde bunlara itibar edilmiyor. Bunlarla ve bunların algı operasyonlarıyla mücadelemiz hep devam edecek. Onun için de tabii ki görüntülerin, dokümanların, argümanların Batılı insanların anlayacağı formatta hazırlanması gerekiyor. Özellikle halkın 15 Temmuz'da gösterdiği direnç! Bir Batılı ülkesinde yaşansaydı, o millet dünyaya en kahraman, en insani, en demokrat millet olarak tanıtılırdı. Oysa Türk milleti, tek bir görüntüde bile ellerinde silah görülmezken, tanklara ve silahlara karşı sivil bir direniş gösteriyor. Bu bilincin görülmemesinde ısrar ediliyor. Biz de bunun için YEE olarak kısa filmler, kısa klipler hazırladık. İlgili dillerle hazırladığımız görüntüleri ilgili ülkelerde tanıtıyoruz ve böylelikle en azından onların anlayabileceği bir dilde konuşmaya çalışıyoruz. Sadece dilin tercüme edilmesi değil, argümanların da o ülkenin yerel şartlarına uygun olması gerekiyor." şeklinde konuştu.

 

ÜST AKIL FETÖ'DEN İNGİLİZCE EĞİTİM İSTEDİ

 

Özellikle Müslüman ülkelerde; Afrika, Asya ve Uzak Doğu ülkelerinde kısa sürede FETÖ'nün temizleneceğine inandığını dile getiren Prof. Dr. Ateş, inancının nedenini şöyle açıkladı:

"15 Temmuz'da Türkiye yeniden önder ve lider olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle Türkiye'nin bu özelliği tekrar tescil edilmiştir. Türkiye, dünya Müslümanlarını ve mazlumlarını temsil eden bir ülke olduğunu göstermiştir ve halkıyla da bunu ispat etmiştir. Özellikle Afrika ülkeleri başta olmak üzere, bizim şu anda Sudan'da, Somali'de ve birçok Afrika ülkesinde açılımımız var. Biz burada işbirlikleri yapıyoruz. Özellikle Sağlık Bakanlığı ile İstanbul'dan Sağlık Bilimleri Üniversitesi ile yaptığımız bir anlaşma neticesinde, TİKA marifetiyle Afrika ülkelerinde kurduğumuz hastanelerde iletişim dili Türkçe olacak. Yine Sağlık Bilimleri Üniversitesinin tıp alanında kuracağı okullar, şu an Mogadişu'da Ekim'de başlayacak, bir hemşirelik okulu açılıyor. Orada YEE bütün bu eğitimin Türkçe verilebilmesi için, Türkçe okutmanları görevlendirdi ve böylelikle Afrika coğrafyasında iletişim dili Türkçe olacak. Burada temel stratejik ince bir çizgi var. FETÖ kendi kurduğu okullarda üst akıl öyle istediği için İngilizce eğitim veriyor. Türkçe dersi dahi verilmedi sadece seçmeli ders olarak sunuldu. Biz ise bunu tamamen ömür boyu Türkiye ile, Anadolu ile irtibatları kopmasın diye Türkçeyi bilim dili ve iletişim dili olarak yerleştiriyoruz. Onun dışında Avrupa'da ve Amerika'da aleyhimizde böyle kampanyalar var ama bunlar zaman içerisinde Türkiye güçlendikçe mücadelemiz ve haklılığımız ortaya çıkacaktır."